Eric Sloot tasarımı farklı bir duvar raf sistemi.
15 Ocak 2011 Cumartesi
11 Ocak 2011 Salı
Blob Mimari
Uzun süredir yazmak aklımda olan bir konuydu "blob mimari". Seneler önce araştırırken çok eğlendiğimizi hatırlıyorum.
Blob kavramı sadece mimariyi etkileyen bir kavram değil, aksine etkisini en geç mimarlık üzerinde gösterebilmiş. Adını ilk duyduğumuz alanlardan birisi sinema. 1958 yılında çekilen bağımsız bir korku filmi "The Blob". Şekilsiz, tanımlanamayan, yok edilemeyen ve durdulamayan bir canavarın saldığı dehşeti konu alan filmdeki blob ismi afişte görülebilen bir canavara layık görülmüş.
Bu formu benimsemiş ürünlerin tekillikten kurtulup kitlelerle buluşması ise ilk olarak şu üç ürünle gerçekleşti;
1. Apple'ın ürettiği Mac bilgisayar...............................
3. Nike'ın ürettiği Triax saat.....................................
Tasarım ürünlerinin kullanıcıyla duygusal bağ kurması istendiği düşünülürse blobjectlerin bu isteği en başarılı şekilde yerine getirenlerden biri olduğu görülür. Dokunma duyularını harekete geçiren, organik ve ergonomik blobjectler doğadaki eğimli yüzeylerden etkilenir ve teknolojik bir süreç içerisinde üretilir.
Mimarlıktaki yansımalarını ise makine çağıyla popülerleşen keskin, geometrik ve modern hatlara karşılık ortaya çıkan biyomorfik mimarlıkla ilişkilendirmek mümkün olabilir. Bu alışılmamış eğri ve organik formların mimaride kullanılması da yine 1980'lerin bitimine rastlıyor.
Tasarımcı ve yazar Skov Holt'a göre 'blob'lar en başta yüzeysel olarak yorumlanabilir fakat aslında bu ürünler ekolojik kaygıların, duyguların, kültürel ifadelerin ve teknoloji ile sanatın buluşmasının bir arada düşünülmesi ile elde edilir.
İngiliz mimar Norman Foster'ın Thames nehri kıyısındaki binası 'London City Hall', cephede güneş ışığına direkt maruz kalan alan miktarını genişletmeyi ve enerji tasarrufu sağlamayı amaçlayan 'deforme edilmiş küre' biçimiyle blob mimarlığın sadece biçimsel bir arayış olmadığının kanıtıdır ve Holt'un sözlerini destekler niteliktedir.
Blob kavramı sadece mimariyi etkileyen bir kavram değil, aksine etkisini en geç mimarlık üzerinde gösterebilmiş. Adını ilk duyduğumuz alanlardan birisi sinema. 1958 yılında çekilen bağımsız bir korku filmi "The Blob". Şekilsiz, tanımlanamayan, yok edilemeyen ve durdulamayan bir canavarın saldığı dehşeti konu alan filmdeki blob ismi afişte görülebilen bir canavara layık görülmüş.
Sonraları endüstri alanında kendini farklı tasarımlarla göstermeye başlamış küçük yuvarlak kütleler, lekeler. Bu objeler(object) bloblaşınca ortaya blobject'ler çıkmış. Bunun öncülüğünü ise farklı ve plastik tasarımlarıyla tanıdığımız ve IDW(İstanbul Design Week) kapsamında İstanbul'a gelip çok güzel bir sunum yapmış olan Karim Rashid yapmış. Bu ismin tasarımlarla anılmaya başlanması ise 1980'lerin sonlarına denk geliyor.
Bu formu benimsemiş ürünlerin tekillikten kurtulup kitlelerle buluşması ise ilk olarak şu üç ürünle gerçekleşti;
1. Apple'ın ürettiği Mac bilgisayar...............................
2. Volkswagen'ın ürettiği Yeni Beetle..........................
3. Nike'ın ürettiği Triax saat.....................................
Tasarım ürünlerinin kullanıcıyla duygusal bağ kurması istendiği düşünülürse blobjectlerin bu isteği en başarılı şekilde yerine getirenlerden biri olduğu görülür. Dokunma duyularını harekete geçiren, organik ve ergonomik blobjectler doğadaki eğimli yüzeylerden etkilenir ve teknolojik bir süreç içerisinde üretilir.
Mimarlıktaki yansımalarını ise makine çağıyla popülerleşen keskin, geometrik ve modern hatlara karşılık ortaya çıkan biyomorfik mimarlıkla ilişkilendirmek mümkün olabilir. Bu alışılmamış eğri ve organik formların mimaride kullanılması da yine 1980'lerin bitimine rastlıyor.
Xanadu House _ Roy Mason _ 1980 |
Tasarımcı ve yazar Skov Holt'a göre 'blob'lar en başta yüzeysel olarak yorumlanabilir fakat aslında bu ürünler ekolojik kaygıların, duyguların, kültürel ifadelerin ve teknoloji ile sanatın buluşmasının bir arada düşünülmesi ile elde edilir.
İngiliz mimar Norman Foster'ın Thames nehri kıyısındaki binası 'London City Hall', cephede güneş ışığına direkt maruz kalan alan miktarını genişletmeyi ve enerji tasarrufu sağlamayı amaçlayan 'deforme edilmiş küre' biçimiyle blob mimarlığın sadece biçimsel bir arayış olmadığının kanıtıdır ve Holt'un sözlerini destekler niteliktedir.
London City Hall _ Norman Foster _ 2003 _ London |
Guggenheim Müzesi _ Frank Gehry _ 1997 _ Bilbao |
Experience Music Project _ Frank Gehry _ 2000 _ Seattle |
Eden Project _ Sir Nicholas Grimshaw and Partners _ 2001 _ Cornwall |
Kunsthaus _ Peter Cook , Colin Fournier _ 2003 _ Graz |
Birmingham Selfriges Building _ Future Systems _ 2003 _ Birmingham |
Sage Gateshead _ Norman Foster _ 2004 _ Newcastle |
Philological Library _ Norman Foster _ 2004 _ Berlin |
Allianz Area _ Herzog and De Meuron _ 2005 _ Münih |
The National Space Center _ Sir Nicholas Grimshaw and Partners _ Leicester |
Salvador Dali
Salvador Dali Muzesi, St. Petersburg, Florida
Evet konum Sürrealist ressam Dali ile alakalı. Fakat onun eserleri değil. O başka bir yazıya kalıyor. Bugün Dali için St. Petersburg'da yapılan müzeyi konu alıyorum.(11.01.2011)
Dali'nin eserleri en çoğu Barselona'da olmak üzere birçok müzeye dağılmış durumda. ülkemizde de büyük bir sergisi bilindiği üzere Sabancı müzesinde gerçekleşti. Yanlış hatırlamıyorsam ispanya dışında ki en büyük sergisiydi.Bu bina ise cam bölüm ve bürüt beton birleşimi ile göz dolduruyor.
Araştırırken rastladığım Diana Forgione tarafından tasarlanmış bank.
Şule Koç
2004 yılında ODTÜ endüstriyel tasarım bölümünden mezun olmuş ve birçok başarıları olan Şule Koç'tan beğendiğim tasarımlarına yer vermek istedim.
Sofist isimli tasarımı sofaya yeni bir bakış açısı katmış. Bu tasarımda önemli olan taşıyıcı, diğer şeyler sizin elinizde ister ekstra yastık koyun ister farklı kombinler yapın. Ekstra olarak gazetelik, sehpa ve altındaki saklama kısmı ile Fonksiyonel.
Dots of lots isimli tasarımı.Numaralara farklı bir bakış.
Black Diamond(siyah elmas) isimli koltuk tasarımı. Şule Koç & Demirden Design tarafından tasarlanan bu
minimalist koltuk konfora ve ergonomiye önem veren bir tasarım olmuş. Bunun yanında farklı oturma şekillerine izin vermesi dinamizmi sağlamış.
Bu tasarımla uyumlu sehpa. Koltuktan kopartılmış bir parça görüntüsü sergiliyor.
Su isimli modüler sofa tasarımı. akıcılığı çok rahat hissedebiliyorsunuz. Resimler bile size duygu yoğunluğu yaşatıyor. Bu tasarımı kullandığınız bir mekan şüphesiz boş, hissiz bir izlenimden çıkar.
Özellikle tasarımın görünüşleri etkileyici derecede hassas derinlik ve kıvrımlara sahip.
Daha fazla bilgi ve tasarımcının diğer çalışmaları için http://www.sulekoc.com/
Sofist isimli tasarımı sofaya yeni bir bakış açısı katmış. Bu tasarımda önemli olan taşıyıcı, diğer şeyler sizin elinizde ister ekstra yastık koyun ister farklı kombinler yapın. Ekstra olarak gazetelik, sehpa ve altındaki saklama kısmı ile Fonksiyonel.
Dots of lots isimli tasarımı.Numaralara farklı bir bakış.
Black Diamond(siyah elmas) isimli koltuk tasarımı. Şule Koç & Demirden Design tarafından tasarlanan bu
minimalist koltuk konfora ve ergonomiye önem veren bir tasarım olmuş. Bunun yanında farklı oturma şekillerine izin vermesi dinamizmi sağlamış.
Bu tasarımla uyumlu sehpa. Koltuktan kopartılmış bir parça görüntüsü sergiliyor.
Su isimli modüler sofa tasarımı. akıcılığı çok rahat hissedebiliyorsunuz. Resimler bile size duygu yoğunluğu yaşatıyor. Bu tasarımı kullandığınız bir mekan şüphesiz boş, hissiz bir izlenimden çıkar.
Özellikle tasarımın görünüşleri etkileyici derecede hassas derinlik ve kıvrımlara sahip.
Daha fazla bilgi ve tasarımcının diğer çalışmaları için http://www.sulekoc.com/
10 Ocak 2011 Pazartesi
Nail Çakırhan
Ağa Han mimarlık ödüllerini araştırıken dikkatimi çekti. Açıkcası daha önceden bir bilgim yoktu. İtiraf ediyorum ki malesef popüler, ünlü mimarları bildiğim, duyduğum kadar diğer mimarları bilmiyorum. Mimarlık tarihinde böyle şeyler görmüyoruz. Özellikle Cumhuriyet dönemi mimarların isimlerini duyuyoruz ama olaya ne kadar vakıfız. Birçok mimarımız var. Bize ders nitelikli binalar yapmış, yaşamlar sürmüş. En yakın zamanda bu konuya değinmeliyim.
İlk olarak Nail Çakırhan;
Ağa Han ödülünü almış bu mimarda ilk ilgimi çeken akademik bir eğitim almamış olması.
Nail Vahdeti Çakırhan, ikinci ismi Vahdeti'den esinlenerek şiirlerinde kendini Nail V. imzası ile tanıttı. Geleneksel mimariyi günümüze taşıyarak inşa ettiği yapılarla güneybatı Anadolu geneline ve özellikle de Akyaka mimarisine damgasını vurmuş ve 1983 yılında dünyanın en saygın mimarlık ödüllerinden Ağa Han Uluslararası Mimarlık Ödülü'nün sahibi olmuştur. Mimarlık eğitimi görmediği halde bu ödülü alan ilk kişidir. Türkiye'nin ilk kadın arkeologlarından Halet Çambel'in eşidir.
Mimarlık kariyerine ilk adımını, yine Halet Çambel'in Profesör Bossert ile birlikte kazılarını yürütmekte olduğu Karatepe'de attı. Karatepe çıplak beton açık hava müzesini, kazı evini ve diğer binaları inşa etti.
1963'te Ankara'da, projesi Turgut Cansever'e ait Türk Tarih Kurumu binasının inşaatını gerçekleştirdi. Almanya Büyükelçiliği'ne bağlı Alman Lisesi'nin yapımını üstlendi. Halet Çambel'in Chicago Üniversitesi ile işbirliği içinde kazılara başladığı Ergani'de bir kazı evi yaptı.
Halet Çambel - Nail Çakırhan çifti, Nail Çakırhan'ın bozulan sağlığı nedeniyle doktorların tavsiyesi üzerine 1970'de Akyaka'ya yerleşti. Nail Çakırhan burada geleneksel mimari özelliklerini günümüz şartlarıyla buluşturan ve çevre ve doğayla bütünleştiren bir ev inşaatı gerçekleştirdi. Ardından arkadaşlarından, özel kişilerden ve turizm işletmelerinden benzer evler yapması için teklifler aldı ve alanında bugün Akyaka Evleri diye bilinen ekolü oluşturdu.
Beton yerine ahşap evler inşa ederek çevreye saygılı mimariye öncülük etmesi kendisine 1983'te, dünyanın en saygın mimarlık ödüllerinden Ağa Han Mimarlık Ödülünü getirdi . Mimarlık eğitimi almamış bir kimse olarak bu ödülü alması mimarlık dünyasında alaylı-mektepli tartışması başlattı.
Çakırhan, ödülden sağladığı kaynakla Muğla'daki Konakaltı Hanı'nı Kültür Evi olarak restore etti. Ardından yörede çeşitli evler, oteller, tatil köyleri inşa etti. Ona ödül getiren evi, 1998 yılında kültür ve sanat merkezi olarak hizmete girdi. Sanatçı, 11 Ekim 2008'de Muğla'da kolon kanseri nedeniyle hayatını kaybetti.(Kaynak;vikipedia)
İlk olarak Nail Çakırhan;
Ağa Han ödülünü almış bu mimarda ilk ilgimi çeken akademik bir eğitim almamış olması.
Nail Vahdeti Çakırhan, ikinci ismi Vahdeti'den esinlenerek şiirlerinde kendini Nail V. imzası ile tanıttı. Geleneksel mimariyi günümüze taşıyarak inşa ettiği yapılarla güneybatı Anadolu geneline ve özellikle de Akyaka mimarisine damgasını vurmuş ve 1983 yılında dünyanın en saygın mimarlık ödüllerinden Ağa Han Uluslararası Mimarlık Ödülü'nün sahibi olmuştur. Mimarlık eğitimi görmediği halde bu ödülü alan ilk kişidir. Türkiye'nin ilk kadın arkeologlarından Halet Çambel'in eşidir.
Mimarlık kariyerine ilk adımını, yine Halet Çambel'in Profesör Bossert ile birlikte kazılarını yürütmekte olduğu Karatepe'de attı. Karatepe çıplak beton açık hava müzesini, kazı evini ve diğer binaları inşa etti.
1963'te Ankara'da, projesi Turgut Cansever'e ait Türk Tarih Kurumu binasının inşaatını gerçekleştirdi. Almanya Büyükelçiliği'ne bağlı Alman Lisesi'nin yapımını üstlendi. Halet Çambel'in Chicago Üniversitesi ile işbirliği içinde kazılara başladığı Ergani'de bir kazı evi yaptı.
Halet Çambel - Nail Çakırhan çifti, Nail Çakırhan'ın bozulan sağlığı nedeniyle doktorların tavsiyesi üzerine 1970'de Akyaka'ya yerleşti. Nail Çakırhan burada geleneksel mimari özelliklerini günümüz şartlarıyla buluşturan ve çevre ve doğayla bütünleştiren bir ev inşaatı gerçekleştirdi. Ardından arkadaşlarından, özel kişilerden ve turizm işletmelerinden benzer evler yapması için teklifler aldı ve alanında bugün Akyaka Evleri diye bilinen ekolü oluşturdu.
Beton yerine ahşap evler inşa ederek çevreye saygılı mimariye öncülük etmesi kendisine 1983'te, dünyanın en saygın mimarlık ödüllerinden Ağa Han Mimarlık Ödülünü getirdi . Mimarlık eğitimi almamış bir kimse olarak bu ödülü alması mimarlık dünyasında alaylı-mektepli tartışması başlattı.
Çakırhan, ödülden sağladığı kaynakla Muğla'daki Konakaltı Hanı'nı Kültür Evi olarak restore etti. Ardından yörede çeşitli evler, oteller, tatil köyleri inşa etti. Ona ödül getiren evi, 1998 yılında kültür ve sanat merkezi olarak hizmete girdi. Sanatçı, 11 Ekim 2008'de Muğla'da kolon kanseri nedeniyle hayatını kaybetti.(Kaynak;vikipedia)
Halet Çambel’ın Kısa Özgeçmişi